Tıpkı Amerikalıların Beyzbolu sevdiği gibi, İngilizler kriketi severler.
- Just as the Americans like baseball, the British like cricket.
Tom'unki tıpkı Mary'ninki kadar yeni.
- Tom's is just as new as Mary's.
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
- Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.
- When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.