Hemen hemen herkes geldi.
- Just about everyone came.
Tom artık hemen hemen her yerde olabilr.
- Tom could be just about anywhere by now.
Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
- Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
Burada işimiz neredeyse bitmek üzere.
- We're just about finished here.
Tom yaklaşık olarak söylediğim her şeyin tersini söylüyor.
- Tom contradicts just about everything I say.
Yaklaşık olarak bu işi bitirdik.
- We're just about finished with this job.
Tom istediği bir şeyi almak için aşağı yukarı yeterince zengin.
- Tom is rich enough to buy just about anything he wants.
Sanırım aşağı yukarı istediğim bilgisayarı alacak kadar param var.
- I think I have just about enough money to buy the computer that I want.
Tom ve Mary hemen hemen her gün kavga ederler.
- Tom and Mary quarrel almost every day.
Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
- Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
Az daha treni kaçırıyordum.
- I almost missed the train.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg neredeyse bir kazanova.
- The founder of Facebook, Mark Zuckerberg, is almost a casanova.
Roman yaklaşık olarak 20,000 adet sattı.
- The novel has sold almost 20,000 copies.
Tom adeta bir kız gibi gözüküyor.
- Tom almost looks like a girl.
Az kalsın Tom'un söylediklerine inanıyordum.
- I almost believed what Tom said.
Tom'a az kalsın araba çarpıyordu.
- Tom almost got hit by a car.
... It's not just about engaging. ...
... Now, it's not just about all the places ...