O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı.
- Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
- He made a journey to Paris.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
Gelecek ay geziye çıkıyoruz.
- We are going on a journey next month.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We are going on a journey next month.
Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- They finished eighty miles' journey.
But whan ye have done that journey, ye shall promyse me, as ye ar a trew knyght, for to go and helpe me and other damesels that ar dystressed dayly with a false knyght.