Çok sayıda öğrenci yarı zamanlı işler arıyor.
- Many students are looking for part-time jobs.
Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.
- Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
Bebeğin bakımı benim görevim.
- Taking care of the baby is my job.
Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi.
- Tom assigned Mary to do the job.
İşinden ayrılmaya karar verdi.
- She decided to quit her job.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Kendime seçtiğim meslekten çok gururluyum.
- I'm very proud of the job I chose myself.
Hayalindeki meslek nedir?
- What is your dream job?
Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor.
- Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
Bu iş çok çalışma gerektirir.
- This job involves lots of hard work.
Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
- I'm tired of working a nine-to-five job.
Benim işim sorunları öngörmek.
- My job is to anticipate problems.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
- Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
George o zor işi almaya isteksizdir.
- George is reluctant to take on that difficult job.
Patronum zor işi bana verdi.
- My boss assigned the hard job to me.
İçeriden birinin yardımıyla işlenmiş bir suçtu.
- It was an inside job.
Polisin işi suçu önlemek ve araştırmaktır.
- The police's job is to prevent and investigate crime.
Tom işini bırakması gerektiği konusunda Mary'yi ikna etmekte zorluk yaşadı.
- Tom had difficulty convincing Mary that she should quit her job.
Tom, Mary'yi işinden ayrılmaya ikna etmekte zorluk yaşadı.
- Tom had difficulty convincing Mary to quit her job.
Ben iyi bir iş yapmak istiyorum.
- I want to do a good job.
Tom iyi bir iş yapmak için Mary'ye güvenebileceğini düşündü.
- Tom thought that he could count on Mary to do a good job.
Mademki iş için doğru aletlere sahibim bu benim yapmam için kolay olacak.
- It'll be easier for me to do since I have the right tools for the job.
Farklı işler farklı aletler gerektirir.
- Different jobs require different tools.
The problem with jobs on the board is that it is reminiscent of another phrase: jobs for the boys.
That surgeon has a great job.
I've got a job for you - could you wash the dishes?.
We wanted to sell a turnkey plant, but they jobbed out the contract to small firms.
... there. Don't forget, what's key to bringing back jobs here is not just finding someone ...
... needed for jobs that are actually hiring, ...