Sonunda ödevimi bitirdim; şimdi yatağa gidebilirim.
- Ich habe meine Hausaufgaben endlich fertig gemacht; jetzt kann ich ins Bett gehen.
Şimdi ayrılmalıyım, beni uçuş için arıyorlar.
- Jetzt muss ich gehen, sie rufen gerade meinen Flug auf.
O şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.
- Es ist das beste Buch, dass ich bis jetzt gelesen habe.
Saat şimdi yedi kırk beş.
- It's quarter to eight now.
Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
- Shall we start the meeting now?
Tom şu ana kadar otuzun üzerinde olmalı.
- Tom must be over thirty by now.
Tom şu ana kadar birden fazla iş teklifi aldı.
- Tom certainly has had more than one job offer by now.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Şu an sadece ısınıyorum.
- I am only warming up now.
Şu anda istediğim para değil, fakat zamandır.
- What I want now is not money, but time.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım.
- I fall asleep in the class every now and then.
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
If the world weren't in the shape it is now, I could trust anyone.
- Wenn die Welt nicht so wäre wie sie jetzt ist, könnte ich jedem vertrauen.
You're by my side; everything's fine now.
- Du bist an meiner Seite, jetzt ist alles gut.