Your head is not a trash bin.
- Kafan bir çöp kutusu değildir.
Is it possible to recover a file deleted from the bin?
- Çöp kutusundan silinmiş bir dosyayı geri getirmek mümkün mü?
As I entered the bar, I heard a sad song playing on the jukebox.
- Ben bara girdiğimde müzik kutusunda hüzünlü bir müzik çaldığını duydum.
Tom and Mary are sitting at a table over near the jukebox.
- Tom ve Mary Paralı müzik kutusunun yanında bir masada oturuyorlar.
This radio is no bigger than a matchbook.
- Bu radyo bir kibrit kutusundan daha büyük değil.
Tom sat on the garbage can and played his harmonica.
- Tom çöp kutusunun üzerine oturdu ve mızıkasını çaldı.
Tom threw the apple core into the garbage can.
- Tom elma çekirdeğini çöp kutusuna fırlattı.
Tom emptied the waste basket.
- Tom çöp kutusunu boşalttı.
There are four trash cans in the school: one for paper, one for plastic, and two more for glass and metal.
- Okulda dört çöp kutusu vardır: kağıt için bir, plastik için bir ve cam ve metal için iki tane daha.
Tom reached into the trash can and pulled out a crumpled letter.
- Tom çöp kutusuna uzandı ve buruşuk bir mektup çıkardı.
Tom kicked the trash can.
- Tom çöp kutusuna tekme attı.
The explosives were hidden in a trash bin.
- Patlayıcılar bir çöp kutusunun içine saklanmıştı.
Tom crumpled up the paper and threw it in the trashcan.
- Tom kağıdı buruşturdu ve onu çöp kutusuna attı.
The pencil case is on the table.
- Kalem kutusu masanın üstünde.
The pencil case is on the table.
- Kalem kutusu masanın üzerinde.
You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
- Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
- Bütün çocukluk dişlerini bu kibrit kutusunda mı biriktirdin? Bu iğrenç!
I found your letter in the letterbox.
- Mektup kutusunda mektubunu buldum
What's playing at the Music Box Theater?
- Müzik Kutusu Tiyatrosunda ne oynuyor?
Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.
- Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.
Tom and Mary are sitting at a table over near the jukebox.
- Tom ve Mary Paralı müzik kutusunun yanında bir masada oturuyorlar.
The next morning he found a handwritten letter in the letterbox.
- Ertesi sabah o, posta kutusunda elle yazılmış bir mektup buldu.
My father painted the letterbox red.
- Babam posta kutusunu kırmızı boyadı.
Is there a mailbox near here?
- Yakınlarda bir posta kutusu var mı?
My father painted the mailbox red.
- Babam posta kutusunu kırmızıya boyadı.