She has a strong objection to my plan.
- Onun benim planıma güçlü bir itirazı var.
I'm quite all right if you have no objection to it.
- Eğer sizin bir itirazınız yoksa ben oldukça iyiyim.
She decided not to contest the charges in court.
- O, mahkemedeki suçlamalara itiraz etmemeye karar verdi.
He submitted his resignation in protest of the company's policy.
- İstifasını şirket politikasına itiraz ederek sundu.
I have no objection, but I'm not in favor of it, either.
- Benim de itirazım yok, ama bunun lehinde değilim.
I don't object to your going out to work, but who will look after the children?
- Ben çalışmak için dışarı gitmene itiraz etmiyorum fakat çocuklara kim bakacak.
Sami didn't challenge that.
- Sami ona itiraz etmedi.
Tom accepted my challenge.
- Tom benim itirazımı kabul etti.