ispatlama

listen to the pronunciation of ispatlama
Турецкий язык - Английский Язык
{i} proving
{i} showing as true by providing evidence, demonstrating, verifying, substantiating
present participle of prove
ispatlamak
demonstrate
ispatlamak
{f} prove

Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty. - Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.

aksini ispatlama
refutation
ispatlamak
(deyim) make good
ispatlamak
testify
ispatla
{f} proved

Columbus proved that the world is not flat. - Kolomb dünyanın düz olmadığını ispatladı.

It was proved that he was a thief. - Onun bir hırsız olduğu ispatlandı.

ispatla
{f} proven

The coach has proven himself. - Koç kendini ispatladı.

Has that been scientifically proven? - Bu, bilimsel olarak ispatlanmış mı?

ispatla
{f} proving
ispatla
prove
ispatla
authenticated
ispatlamak
to prove kanıtlamak
ispatlamak
make smth. stick
ispatlamak
evidence
ispatlamak
(Matematik) to demonstrate, prove
Турецкий язык - Турецкий язык
Kanıtlama
Kanıtlama: "Bu gurur, kişiliğini ispatlama, kabul ettirme hırsını pek andırıyordu."- T. Buğra
Tanıtlama
ispatlamak
Tanıtlamak
ispatlamak
Kanıtlamak