The teacher demonstrated the idea with an experiment.
- Öğretmen fikri bir deneyle ispat etti.
I have clearly demonstrated that you've lost the argument.
- Tartışmayı kaybettiğini açıkça ispatladım.
It's very unlikely that any evidence will turn up to prove Tom's guilt.
- Tom'un suçluluğunu ispat etmek için bir delil çıkması çok olası değil.
The role of a lawyer is to prove that his client is innocent.
- Bir avukatın rolü müvekkilinin suçsuz olduğunu ispat etmektir.
It's very unlikely that any evidence will turn up to prove Tom's guilt.
- Tom'un suçluluğunu ispat etmek için bir delil çıkması çok olası değil.
The role of a lawyer is to prove that his client is innocent.
- Bir avukatın rolü müvekkilinin suçsuz olduğunu ispat etmektir.
It's very unlikely that any evidence will turn up to prove Tom's guilt.
- Tom'un suçluluğunu ispat etmek için bir delil çıkması çok olası değil.