When he woke up, about half an hour after, he called it to him again, but Dash only looked sheepish and wagged the tip of his tail.
Tom doesn't have a clue.
- Tom'un bir ipucu yok.
Mary doesn't have a clue about what she should say to him.
- Mary'nin ona ne söylemesi gerektiği hakkında bir ipucu yoktur.
I'll give you a hint.
- Sana bir ipucu vereceğim.
Tom solved the puzzle after Mary gave him a few hints.
- Mary ona birkaç ipucu verdikten sonra Tom bilmeceyi çözdü.
The police and the FBI pursued several leads.
- Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
The police still have no leads.
- Polisin elinde hâlâ hiçbir ipucu yok.
A lead from an informer enabled the police to make several arrests.
The police still have no leads.
- Polisin elinde hâlâ hiçbir ipucu yok.
The police and the FBI pursued several leads.
- Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
Tom thinks Mary doesn't have an inkling of what's going on.
- Tom Mary'nin neler olduğu hakkında bir ipucu olmadığını düşünüyor.