Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
- Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.
- Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff.
Tom'un şu ana kadar Boston'da olması bekleniyor.
- Tom is supposed to be in Boston by now.
Tom şu ana kadar Mary'den bir haber almış olması gerektiği için endişeli.
- Tom is worried because he should have heard from Mary by now.
Bu arada, zaman tükeniyor.
- Meanwhile, time is running out.
Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
- Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
Bu arada ne yapmalıyım?
- What should I do in the meantime?
Ben bir saat önce kalktım ve bu arada dişlerimi fırçaladım ve tıraş oldum ve sabah cimnastiğimi yaptım.
- I got up an hour ago and in the meantime I've brushed my teeth, washed and shaved myself and done my morning gymnastics.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Heat the oven to 220°C. Meanwhile, simmer the apples with the lemon juice and water in a large pan until soft.
- Den Ofen bei 220ºC vorheizen. Inzwischen die Äpfel mit dem Zitronensaft und Wasser in einer großen Pfanne schmoren lassen, bis sie weich sind.