O, beni davet etmek için yeterince nazikti.
- He was kind enough to invite me.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Onu davet etmeliydin fakat etmedin.
- You ought to have invited him, but you didn't.
Onu konsere davet etti.
- He invited her to go to the concert.
Wearing that skimpy dress, you are bound to invite attention.