Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.
- Certain circles keep saying the same thing insistently.
Neden benimle gitme konusunda bu kadar ısrarcısın?
- Why are you so insistent on going with me?
Hollanda'da bir çocuk kurabiye istemek konusunda fazla ısrarcı davranıyorsa cezalandırılabilir ve kurabiye alamaz.
- In the Netherlands, if a child is too insistent on asking for a cookie, he might be punished and get no cookie.
O, ısrarlı bir sesle erkek kardeşinin mektubu teslim etmesini istedi ve öldü.
- In an insistent voice, he asked his brother to hand over the letter and he died.
Tom oldukça ısrarlıydı.
- Tom was quite insistent.
Benim faturayı ödemem gerektiği konusunda ısrar etti.
- She insisted that I should pay the bill.
Maliyeti ne kadar olursa olsun, milyoner sanat eserini alma konusunda ısrar etti.
- The millionaire insisted on acquiring the masterpiece no matter how much it cost.
The Prime Minister insisted on his Chancellor to resign.
Angles likewise which insist on the Diameter, are all Right Angles.
The defendant insisted on his innocence.