Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim.
- A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
Bunun gibi bir şey yapmalıyız.
- We should make something like that.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Ben asla öyle bir şey söylemezdim.
- I would never say anything like that.
Onu o şekilde bırakmak ister misin?
- Do you want to leave it like that?
Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
Bütün öğretmenler böyle davranmaz.
- Not all teachers behave like that.
Herkes aynı şekilde düşünüyor.
- Everyone thinks the same way.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
I really wanted a clear photo of the president, but all the journalists were in the way.