Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.