Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
O, parkın civarında bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around the park.
O, burada bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere about here.
Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
- I remember seeing you all somewhere.
Mary'nin saçının her buklesi yerindeydi.
- Every lock of Mary's hair was in place.
Zaten her şey yerinde.
- Everything is in place already.
Herhangi bir yerde Tom'un adresine sahibim.
- I have Tom's address somewhere.
Ben çakmağı burada bir yere koydum ve şimdi onu bulamıyorum.
- I put my lighter down somewhere and now I can't find it.
Avrupa'da bir yere gitmek istiyorum.
- I want to go somewhere in Europe.
O, burada bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere about here.
Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
- I saw her somewhere two years ago.
They ran in place with full packs for an hour.
The girders were carefully set in place.
New procedures were put in place.