O nereye giderse ünü onunla birlikte gider.
- His reputation goes with him wherever he goes.
O nereye giderse kaybolur.
- He gets lost wherever he goes.
Sen onun için nerede oda bulabilirsen kutuyu koy, lütfen.
- Put the box wherever you can find room for it, please.
Dışarı çık, dışarı çık, neredeysen!
- Come out, come out, wherever you are!
Her nereye gitse, oldukça sevilir.
- Wherever she goes, she is well liked.
O her nereye gitse, köpek onu izledi.
- The dog followed him wherever he went.
Her nerede söylersen, Tom.
- Wherever you say, Tom.
Her nereye istersen gidebilirsin.
- You can go wherever you want to go.
Her nereye gitsem kameramı yanımda götürürüm.
- I take my camera with me wherever I go.
Nerede olursa olsun baskıyla mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız.
- We must do everything we can to fight oppression wherever it occurs.
Biz nerede olursa olsun bize yöneltilen teröre hızlı ve kararlı bir şekilde cevap yeteneğine sahip olacağız.
- We shall have the ability to respond rapidly and decisively to terrorism directed against us wherever it occurs.
You can sit wherever you like.