in front of something

listen to the pronunciation of in front of something
Английский Язык - Турецкий язык

Определение in front of something в Английский Язык Турецкий язык словарь

in front of
önünde

Evimin önünde bir postane var. - There is a post office in front of my house.

Evimin önünde bir göl var. - There is a lake in front of my house.

against
{e} karşı

Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz. - You should save some money against a rainy day.

Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir? - If God is with us, then who can be against us?

against
{e} aykırı

O, sözleşmeye aykırıdır. - That's against the contract.

Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır. - Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.

against
{e} karşısında

Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor. - The yen is expected to lose value against the dollar.

Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı. - European currencies weakened against the dollar.

against
ters olarak
against
{e} karşı: against the current akıntıya karşı. a vaccine against the flu gribe karşı bir aşı
in front of
karşısında

Her zaman TV'nin karşısındasın. - You're always in front of the TV.

Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur. - Tom often sits in front of his computer all day.

in front of
in önünde
in front of
önü

Evimin önünde bir postahane var. - There is a post office in front of my house.

Araba, binanın önüne park edildi. - The car is parked in front of the building.

against
-e değecek şekilde
against
(Ticaret) mukabili
against
(Ticaret) karşılığı
against
karşılaştırarak
against
e karşı
against
karşı olmak

Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok. - You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.

in front of
önüne

Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor. - Tom doesn't like it when people park in front of his house.

Tom Mary'nin önüne koyduğu şeyi yer. - Tom eats anything Mary puts in front of him.

against
-e doğru
against
-e karşı
in front of
karşılaştırmak
in front of me
önümde

O, benim önümde yürüdü. - He walked in front of me.

Önümdeki araba Karam'ın. - The car that's in front of me is Karam's.

against
over against ona karşı
against
edat karşı
against
{e} aleyhinde, karşı: a vote against the
against
O adam reform düşmanıdır
in front of
-in önünde
in front of
önünde: in front of the building binanın önünde
Английский Язык - Английский Язык
against
in front of
At or near the front part of (something)

Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.

in front of
In the presence of, in view of (someone)

Not in front of the children!.

in front of
Located before, ahead of, previous to (someone or something)

Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.

in front of
to the right of; under
in front of
prep [on the front side of something (He is standing ~ the house )] di depan
in front of
lobotomy n
in front of
before, located at the front of
in front of something

    Расстановка переносов

    in front of some·thing

    Турецкое произношение

    în frʌnt ıv sʌmthîng

    Произношение

    /ən ˈfrənt əv ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /ɪn ˈfrʌnt əv ˈsʌmθɪŋ/
Избранное