Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
- We travelled all over the country.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Kolumun her tarafında sivrisinek ısırıkları var.
- I have mosquito bites all over my arm.
Döşemenin her tarafında kan vardı.
- There was blood all over the floor.
Her şeye yeniden başladık.
- We started all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Onun bitmiş olduğunu biliyorduk.
- We knew it was all over.
Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
- He had bruises all over after the fight.
Tom her yerde seni arıyordu.
- Tom was looking all over for you.
Bu konuşmanın en önemli kısmı bütün haberlerde tekrar edildi.
- This soundbite was repeated all over the news.
Size tekrar aşık olabilirim.
- I could fall in love with you all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Bu yeni baştan oluyor.
- It's happening all over again.
Dancing with everyone, singing show tunes all night: that was Luke all over.