Bana hem nasihat hem de para verdi.
- He gave me money as well as advice.
O hem çekici hem de çalışkandır.
- She is charming as well as diligent.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
O zeki olmakla birlikte güzeldi.
- She was intelligent as well as beautiful.
Müziğin yanı sıra o sporları da sever.
- He likes sports as well as music.
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
O, İngilizceyi benim kadar iyi konuşur.
- She speaks English as well as I.
Tom kadar iyi tenis oynayamam.
- I can't play tennis as well as Tom.
Spor hem zihni hem bedeni sağlıklı yapar.
- Sports make us healthy in mind as well as in body.
O hem Fransızca hem de İngilizce konuşuyor.
- He speaks French as well as English.
Küreselleşmenin pozitif olduğu kadar negatif etkilerinin de olduğunu düşünüyorum.
- I think that globalization has negative effects as well as positive.
Zengin olduğu kadar yakışıklı da.
- He is handsome as well as rich.
O zeki olmakla birlikte güzeldi.
- She was intelligent as well as beautiful.
Keşke hala eskiden olduğu gibi yüzebilsem.
- I wish I could still swim as well as I used to.