Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum,
- I don't like him much, in fact I hate him.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.
- There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows.
Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.
- Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.
Gerçekten, o kiliseye gitmedi.
- In fact, he didn't go to the church.
Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.
- As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.
People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.
... writes the actual fact. ...