in a number of rows or layers

listen to the pronunciation of in a number of rows or layers
Английский Язык - Турецкий язык

Определение in a number of rows or layers в Английский Язык Турецкий язык словарь

deep
derin derin

Tom Mary'nin gözlerine derin derin baktı. - Tom gazed deeply into Mary's eyes.

Bob o konuyu derin derin düşündü. - Bob thought deeply about that matter.

a number of
bir kaç
deep
deniz

Tom derin deniz dalgıcıdır. - Tom is a deep-sea diver.

Hazine, denizin derinliklerine gömüldü. - The treasure was buried in the deepest of the sea.

a number of
birtakım

Birtakım nüfuz sahibi arkadaşlarım var. - I have a number of influential friends.

Tom, kendi veda yemeğinde birtakım müstehcen espriler yaptı ve bazı meslektaşları bundan rencide oldu. - Tom told a number of off-colour jokes at his farewell dinner, and some of his colleagues were offended.

deep
kalın
a number of
birkaç

Tom birkaç yıl önce öldü. - Tom died a number of years ago.

Tom ve Mary birkaç kez birlikte yüzmeye gittiler. - Tom and Mary have gone swimming together a number of times.

deep
karmaşık
deep
anlaşılmaz

Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır. - His novels are too deep for me.

deep
{f} derince
deep
yoğun

Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız. - We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.

deep
(duygu) derin
deep
(the ile) deniz
deep
derine inen
a number of
Bir dizi

O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı. - He has written a number of exciting detective stories.

Fadıl, Leyla'dan bir dizi mektup aldı. - Fadil received a number of letters from Layla.

a number of
bir miktar

Tom'un bilgisayarı çöktü ve o bir miktar önemli belgeleri kaybetti. - Tom's computer crashed and he lost a number of important documents.

Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu. - The councilor tabled a number of controversial motions.

deep
alçak
deep
{s} keskin
deep
tok yürekten
deep
{s} tok (ses)
deep
gizli ve geniş planlar
deep
{s} pes

Tom'un pes bir sesi var. - Tom has a deep voice.

deep
{s} yürekten

Sana yürekten âşığım. - I'm deeply in love with you.

Tom onun gözlerinin içine yürekten baktı. - Tom stared deep into her eyes.

deep
{s} ağır
deep
{s} şiddetli, ağır
deep
ciddi/boğuk/koyu/derin
Английский Язык - Английский Язык
deep
a number of
Several of

I spoke with a number of them about it.

a number of
Several

A number of people have commented on it.

a number of
several, numerous, many
in a number of rows or layers

    Расстановка переносов

    in a num·ber of rows or layers

    Турецкое произношение

    în ı nʌmbır ıv rōz ır leyırz

    Произношение

    /ən ə ˈnəmbər əv ˈrōz ər ˈlāərz/ /ɪn ə ˈnʌmbɜr əv ˈroʊz ɜr ˈleɪɜrz/
Избранное