Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
- Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
You should live within your means.
- Kendi imkanlarınla yaşamalısın.
You must finish the task by any means necessary.
- Eldeki tüm imkanları kullanarak görevi bitirmelisin.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne imkâniyetin.
There's no way I can handle this by myself.
- Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.
It is not possible to conceive without perceiving.
- algılama olmadan yaratmak imkansızdır.
Tom's trying to make the impossible possible.
- Tom imkansızı mümkün hale getirmeye çalışıyor.