My initial assumption was correct.
- Benim ilk varsayımım doğruydu.
In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
- Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
The N8 will be the first device by Nokia with the Symbian^3 operating system
- N8, Nokia'nın Symbian 3 işletim sistemi kullanan ilk aygıtı olacak.
In spring, everyone wakes up early.
- İlkbaharda herkes erken kalkar.
Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship.
- Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.
My first name is Mary and Poppins is my maiden name.
- İlk adım Mary'dir, Poppins ise benim kızlık soyadım.
I had a call from her for the first time in a long time.
- Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.
This is the first time I've ever accepted a gift from a customer.
- Bu bir müşteriden hediye kabul ettiğim ilk an.
The former half of the film was dull.
- Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.
Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former.
- Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.
You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
- Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
Jawaharlal Nehru was the first prime minister of India.
- Jawaharlal Nehru, Hindistan'ın ilk başbakanıydı.
What's your favorite song in last year's top 100?
- Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?
St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino.
- Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu.
The driver said that the first bus starts at 6:00 a.m.
- Sürücü İlk otobüsün sabah saat 6:00 da hareket ettiğini söyledi.
You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
He is a primary school teacher, so he is used to dealing with children.
- O bir ilkokul öğretmeni bu yüzden o çocuklarla ilgilenmeye alışkın.
This problem is too difficult for primary school children to solve.
- Bu problem, ilkokul çocuklarının çözmeleri için çok zordur.
Magic plays an important part in primitive society.
- Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.
Primitive calculating machines existed long before computers were developed.
- İlkel hesap makineleri, bilgisayarlar geliştirilmeden uzun zaman önce vardı.
Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba.
- # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
I fell in love with Mary the very first time I saw her.
- Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.
From the very first time I saw her, I knew she was different.
- Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.
Elementary school children go to school for a term of six years.
- İlkokul çocukları, altı yıllık bir dönem için okula giderler.
What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
- Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
Who were the original people here?
- Buranın ilk insanları kimlerdi?
Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder.
- Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.
It was then the beginning of spring.
- O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
- İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
The crocus is a forerunner of spring.
- Safran ilkbaharın bir müjdecisidir.
You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
- Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.