Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
The French and the English like drinking, but the latter prefer beer whereas the former go in for red wine.
- Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.
Among these views, the second one is of importance.
- Bu görüşler arasında ikincisi önemlidir.
Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
- Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
His second son married and settled down.
- Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
Tom ended up in second place.
- Tom ikinci sırada tamamladı.
Our friend finished the race in second place.
- Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.
This problem is only of secondary importance.
- Bu problem sadece ikincil derecede önemli.
Telescopes have a primary and a secondary mirror.
- Teleskopların birincil ve ikincil aynası vardır.
Doctors refused to perform a second operation.
- Doktorlar ikinci operasyonu uygulamayı reddettiler.
Muiriel is the second member of Tatoeba.
- Muiriel, Tatoeba'nın ikinci üyesidir.