She needed fuckin' words of love.
- O, kahrolası aşk sözlerine ihtiyaç duyuyordu.
Americans need a visa to travel to China.
- Amerikalıların Çin'e seyahat etmeleri için bir vizeye ihtiyaçları var.
A computer is an absolute necessity now.
- Bir bilgisayar şimdi mutlak bir ihtiyaçtır.
I'm sorry, but we cannot meet your requirements.
- Üzgünüm, ancak ihtiyaçlarınızı karşılayamıyoruz.
This shop can supply all your requirements.
- Bu mağaza tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabilir.
The desire emerges between need and demand.
- Arzu ihtiyaç ve talep arasından çıkar.
I told him his services were no longer required.
- Sunduğu hizmete artık ihtiyaç kalmadığını söyledim ona.
A trivial problem doesn't require long contemplation.
- Önemsiz bir problem, uzun tefekküre ihtiyaç duymaz.
Separate your wants from your needs.
- İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
I want you to get the help that you need.
- İhtiyaç duyduğun yardımı almanı istiyorum.
Tom bought a few things he didn't need.
- Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
I have so many things I don't need.
- İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var.