Tom's face suddenly went blank.
- Tom'un yüzü aniden ifadesizleşti.
Her face is always expressionless.
- Onun yüzü her zaman ifadesiz.
Her statement was false.
- Onun ifadesi düzmeceydi.
She acknowledged that my statement was true.
- O, benim ifademin gerçek olduğunu kabul etti.
The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders.
- 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.
He looked at me with a strange expression.
- Bana garip bir ifadeyle baktı.
This phrase might come in handy.
- Bu ifade kullanışlı olabilir.
I wrote down every phrase in his speech that he stressed.
- Konuşmasında vurguladığı her ifadeyi not aldım.
I admit, my wording is a bit direct.
- İfademin biraz doğrudan olduğunu itiraf ediyorum.
I have to think about it. I'll try to find another wording.
- Düşünmek zorundayım. Başka bir ifade tarzı bulmayı deneyeceğim.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
Sami's testimony was powerful.
- Sami'nin ifadesi güçlüydü.
I'm not sure I know what you're getting at. Please express it differently if you can.
- Ne ima ettiğini bildiğimden emin değilim. Lütfen mümkünse onu farklı biçimde ifade et.
Please feel free to express yourself.
- Lütfen kendinizi ifade etmekten çekinmeyin.
Expressing your feelings is not a sign of weakness.
- Duygularını ifade etmek, zayıflık belirtisi değildir.
Men sometimes perceive expressing emotions as a sign of weakness.
- Erkekler duyguları ifade etmeyi bazen bir zayıflık işareti olarak algılarlar.
The evidence corresponds to his previous statement.
- Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
Sami's testimony was extremely important.
- Sami'nin ifadesi son derece önemliydi.
I cannot express enough the importance of grammatical accuracy.
- Gramer doğruluğunun önemini yeterince ifade edemem.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.