Ben başıboş tahminle meşgul olmam.
- I don't engage in idle speculation.
Tom artık başıboş bir çocuk değil.
- Tom is not an idle boy any longer.
Onun meşgul olduğunu sanıyordum ama tam tersine boştaydı.
- I thought he was busy, but on the contrary he was idle.
İnsanlar kadar zengin olurlarsa olsunlar, boşta olmamalılar.
- No matter how rich a man may be, he ought not to be idle.
Boş duran eller şeytanın aletidir.
- Idle hands are the devil's tool.
Makineler artık atıl durumda.
- The machines are idle now.
Bütün bir günü boşa geçirdi.
- He idled away a whole day.
O, boş fantezilere sahip gibi görünüyor.
- He seems to be possessed with idle fancies.
Aylaklık şeytanın atölyesidir.
- Idleness is the devil's workshop.
Gençliğimde aylak olduğuma pişmanım.
- I regret having been idle in my youth.
Başarısızlık onun tembelliğinden kaynaklanıyor.
- The failure is due to his idleness.
Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.
- His failure was due to his idleness.
Çalışma avareliğe tercih edilir.
- Work is preferable to idleness.
idle hours.