Tom has denied the allegations.
- Tom iddiayı yalanladı.
Tom has denied that allegation.
- Tom o iddiayı yalanladı.
Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
John laid claim to the painting.
- John tablo üzerinde hak iddia etti.
Can you prove the validity of your assertion?
- İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?
An assertion isn't a proof.
- Bir iddia bir kanıt değildir.
Tom bet Mary that he could beat her at arm wrestling.
- Tom Mary ile onu kol güreşinde yenebileceğine dair iddiaya girdi.
I bet ten dollars on that horse.
- O at üzerine on dolar iddiaya giriyorum.
This argument is nothing more than rhetoric.
- Bu iddia, söz sanatından başka bir şey değil.
The argument that smoking is injurious has become accepted.
- Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.
Allegedly, Tom turned that offer down.
- İddiaya göre, Tom o öneriyi reddetti.
One organization allegedly controls the European drug market.
- İddialara göre, bir örgüt Avrupa uyuşturucu piyasasını kontrol ediyor.