Our school administration decided to do away with that school rule.
- Okul idaremiz o okul kuralını ortadan kaldırmaya karar verdi.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
Tom isn't handling the situation very well.
- Tom durumu çok iyi idare etmiyor.
Tom is handling the situation very well.
- Tom durumu çok iyi idare ediyor.
A new principal is administering the school.
- Okulu yeni bir okul müdür idare etmektedir.
Our school administration decided to do away with that school rule.
- Okul idaremiz o okul kuralını ortadan kaldırmaya karar verdi.
They think they can manipulate us.
- Onlar bizi idare edebileceklerini düşünüyor.
You completely manipulated Tom.
- Tom'u tamamen idare ettin.
Our school administration decided to do away with that school rule.
- Okul idaremiz o okul kuralını ortadan kaldırmaya karar verdi.
He who seeks to control fate shall never find peace.
- Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.
All of these meetings are conducted in English.
- Bu toplantıların tümü İngilizce olarak idare edilmektedir.
Many offices of the municipal government are in the town hall.
- Belediye idaresinin pek çok bürosu belediye binasındadır.
He administered his friend's affairs.
- O, arkadaşlarının işlerini idare etti.
Tom is hard to handle.
- Tom'u idare etmek zor.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
I can't afford to buy a new bike, so I'll have to manage with this old one.
- Yeni bir bisiklet almayı göze alamıyorum, bu yüzden bu eski bisikletle idare etmek zorunda kalacağım.
He who seeks to control fate shall never find peace.
- Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.
A new principal is administering the school.
- Okulu yeni bir okul müdür idare etmektedir.
They live in a commune.
- Onlar bir yerel idarede yaşıyor.
I can't afford to buy a new bike, so I'll have to manage with this old one.
- Yeni bir bisiklet almayı göze alamıyorum, bu yüzden bu eski bisikletle idare etmek zorunda kalacağım.
How did they manage that?
- Bunu nasıl idare ettiler?