You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Tom can't seem to find a decent job.
- Tom iyi bir iş bulamıyor gibi görünüyor.
These scissors don't cut well.
- Bu makas iyi kesmiyor.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
I think it will be fine.
- Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
It's quite difficult to master Arabic.
- Arapçayı iyice öğrenmek oldukça zordur.
Give me some time to think it over.
- Onu iyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
We went over the house thoroughly before buying it.
- Satın almadan önce evi iyice inceledik.
If you can't explain it simply, you don't understand it well enough.
- eğer basitçe açıklayamıyorsan, onu iyice anlayamamışsın.
You had better study English thoroughly.
- İyice İngilizce çalışsan iyi olur.
Was this basement thoroughly searched?
- Bu bodrum iyice araştırıldı mı?
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
You should inspect the car well before you buy it.
- Almadan önce arabayı iyice incelemelisin.
Make sure all the boxes are well sealed before they're delivered.
- Teslimattan önce tüm kutuların iyice mühürlenmiş olduğundan emin olun.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
I'll give the room a good cleaning.
- Odayı iyice temizleyeceğim.
I'll never forget your kindness as long as I live.
- İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
I can't thank you enough for your kindness.
- Ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
- Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
He, just like you, is a good golfer.
- O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Is everything alright here?
- Burada her şey iyi mi?
I'm alright if you're alright.
- Sen iyiysen ben iyiyim.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Great care has been taken to use only the finest ingredients.
- Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Relations with Canada remained correct and cool.
- Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
- Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Mr Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Tom can dance fairly well, can't he?
- Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
He speaks English fairly well.
- O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
There's a nice Thai restaurant near here.
- Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
- Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
She is now well enough to work.
- O, şimdi çalışmak için yeterince iyidir.
It sounds pretty good.
- O, oldukça iyi görünüyor.
That sounds good to me.
- O bana iyi görünüyor.
Are you okay? You look really sad.
- İyi misin? Gerçekten üzgün görünüyorsun.
Everything will be okay. I promise.
- Her şeyin iyi olacağına söz veriyorum.
Oysters don't agree with me.
- İstiridye bana iyi gelmiyor.
This climate doesn't agree with me.
- Bu iklim bana iyi gelmiyor.
A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
As a whole, the plan seems to be good.
- Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.