I need three markers.
- Üç tane işaretleyiciye ihtiyacım var.
Tom doesn't understand social cues.
- Tom sosyal işaretleri anlamıyor.
This signal means don't walk.
- Bu işaret yürüme anlamına gelir.
He signaled that I should follow him.
- O, benim onu izlemem gerektiğinin işaretini verdi.
What does this mark mean?
- Bu işaret ne anlama geliyor?
Mark the right answer.
- Doğru cevabı işaretleyin.
A long tongue is a sign of a short hand.
- Uzun bir dil, kısa bir elin işaretidir.
What does this sign mean?
- Bu işaret ne anlama geliyor?
Tom gestured for Mary to sit down.
- Tom Mary'nin oturması için işaret etti.
Tom gestured for Mary to go inside.
- Tom Mary'nin içeri girmesi için işaret etti.
Her slurred speech was an indication that she was drunk.
- Onun geveleyerek konuşması onun sarhoş olduğunun bir işaretiydi.
The cursing tongue is an indication of a bad heart.
- Küfürlü dil, kötü bir kalbin işaretidir.
The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
- Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
Are there any landmarks?
- Doğal sınır işaretleri var mı?
This dog breed has very special markings.
- Bu köpek ırkının çok özel işaretleri var.
There is a fence marking the boundary between our yard and the neighbor's.
- Bizim ve komşunun avlusu arasındaki sınırı işaretlemek için bir çit vardır.
The patrolman motioned me to pull over.
- Kenara çekilmem için polis bana işaret etti.
I motioned for her to sit down.
- Onun oturması için ona işaret ettim.
The advent of the euro is the beacon for the new millennium.
- Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.
He grabbed the butterfly with his thumb and index finger.
- O, başparmak ve işaret parmağıyla kelebeği yakaladı.
His index finger is shorter than his ring finger.
- Onun işaret parmağı yüzük parmağından daha kısadır.
A nod is a sign of agreement.
- Bir baş sallama bir onay işaretidir.
Tom signaled Mary with a nod.
- Tom başını sallayarak Mary'ye işaret etti