Tom opened a new organic wine and wrote a scathing review about it online.
- Tom yeni bir organik şarap açtı ve internette onun hakkında iğneli bir eleştiri yazdı.
They will begin distributing free syringes and needles to drug users.
- Onlar uyuşturucu kullanıcılarına ücretsiz şırıngalar ve iğneler dağıtmaya başlayacak.
It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
- Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
The doctor gave me a shot.
- Doktor bana iğne yaptı.
The nurse gave me a shot.
- Hemşire bana bir iğne yaptı.
He doesn't understand sarcasm.
- O, iğnelemeyi anlamaz.
The public bought it hook, line and sinker, didn't they?
- Halk olta iğnesi, olta ve olta kurşunu aldı, değil mi?
Tom put bait on the hook.
- Tom olta iğnesine yem koydu.
You could've heard a pin drop.
- Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.
You could hear a pin drop in the room.
- Odada bir iğne düşüşünü duyabilirdin.
Tom is to die by lethal injection tonight.
- Tom bu gece öldürücü iğneyle ölecek.
I prefer taking medicine rather than getting an injection.
- Ben iğne olmak yerine, ilaç almayı tercih ederim.
Whose sting is more painful: a bee's or a wasp's?
- Kimin iğne batması daha ağrılıdır: Bir arının mı yoksa bir yaban arısının mı?
She pricked herself with a needle while embroidering.
- Nakış yaparken kendini bir iğne ile deldi.
Ouch! I've pricked myself!
- Ahh! kendime iğne batırdım!