Dün gece berbat bir rüya gördüm.
- I had a horrible dream last night.
Berbat bir hata yaptım.
- I've made a horrible mistake.
Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
- The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
Köydeki insanlar hâlâ Tom'un öldüğü korkunç şekilden bahsediyorlardı.
- People in the village still talked about the horrible way Tom had died.
Pazar gününden nefret ediyorum! Çok kötü bir gün!
- I hate Sunday! It's a horrible day!
Bu ilacın tadı çok kötü.
- This medicine tastes horrible.
Kendini çok berbat hissediyor olmalısın.
- You must feel horrible.
Pazar gününden nefret ediyorum! Çok kötü bir gün!
- I hate Sunday! It's a horrible day!
Tom'un planı fena halde yanlış gitti.
- Tom's plan went horribly wrong.
Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.
- Everything went horribly wrong.
Many scholars have demonstrated these horribles and contemplated significant limitations on class actions.
The beginning art students displayed their horribly executed paintings with hopeful faces.
Horribly, as he was dying, his eyes reddened.
The man was horribly nice, yet she still wouldn't marry him.
... at Google-- is this horrible to say? ...
... Very horrible. ...