Seni tanımaktan çok mutlu ve onurluyum.
- I'm very happy and honored to know you.
Tom'un çok onurlu olduğunu biliyorum.
- I know Tom was truly honored.
Bir veda partisi, Bay Smith'in şerefine düzenlendi.
- A farewell party was held in honor of Mr Smith.
Tom şeref ve ölüm arasında seçim yapmalı.
- Tom must choose between honor and death.
Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
- In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
Sonra onur konuğu onları açar ve şükranlarını ifade eder.
- Then the guest of honor opens them and expresses his or her appreciation.
Onur kazanılmamalı; o sadece kaybedilmemeli.
- Honor has not to be won; it must only not be lost.
Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
- In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
Misafir ağırlamak ister misin?
- Would you like to do the honors?
Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.
- The college bestowed an honorary degree on him.
O bizim üniversite için bir onurdur.
- She is an honor to our college.
They had named the baby Honor because Eugenie had been moved by Honoré de Balzac's Le Père Goriot in her French class.
... So like I said, I'm honored to be here with everyone, and ...
... have honored his promise to do as he said. Now, let me mention one other thing, and that ...