If you behave like a servant, you'll be treated like a servant.
- Bir hizmetçi gibi davranırsan, bir hizmetçi gibi davranılırsın.
He has only one servant to attend on him.
- Ona refakat edecek tek hizmetçisi vardı.
Tom treated Mary like a maid.
- Tom Mary'ye bir hizmetçi gibi davrandı.
Tom's acknowledgement that he stole the ring cleared the maid of suspicion.
- Yüzüğü onun çaldığına dair Tom'un onayı hizmetçiyi şüpheli olmaktan kurtardı.
No, you clean it! I'm not your skivvy! she said.
- O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.
I'll be your server tonight.
- Bu gece hizmetçiniz olacağım.
Here comes the server.
- İşte hizmetçi geliyor.
In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector.
- Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.
In Japan it is not customary to tip for good service.
- Japonya'da iyi hizmet için bahşiş vermek geleneksel değildir.
The maid gave up her job.
- Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
We're waiting to be served.
- Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.
Everyone is waiting on you.
- Herkes sana hizmet ediyor.
The postal service in this country isn't fast.
- Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
Why on earth did you take him to the station?
- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.
This hotel does not serve lunch.
- Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez.
My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
- Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
Have you ever hired a maid?
- Hiç bir bayan hizmetçiyi işe aldın mı?
He works at the welfare office.
- O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.
The mission remains to serve others.
- Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.