It was a calculated risk.
- Bu hesaplanmış bir riskti.
Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.
The first calculating tool of mankind is called an abacus.
- İnsanların ilk hesaplama aracına abaküs denir.
He doesn't check his figures when he's calculating.
- Hesaplarken rakamlarını kontrol etmez.
A computer can calculate very rapidly.
- Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
A computer can calculate things really quickly.
- Bir bilgisayar gerçekten hızlı bir şekilde bir şeyler hesaplayabilir.
To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth.
- Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.
I cannot calculate the final cost until I talk with our contractors.
- Ben müteahhitlerle konuşuncaya kadar nihai maliyeti hesaplayamam.
Tom calculated that the total would be over 900 dollars.
- Toplamın 900 doların üzerinde olacağını hesapladı.
He calculated the expenses.
- O, giderleri hesapladı.