My wife keeps the household accounts.
- Ev hesaplarını eşim tutar.
I will account for the incident.
- Ben olay için hesap vereceğim.
I've made a mistake in my calculations.
- Hesaplamalarımda bir hata yaptım.
He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
- O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.
Abacuses are counting devices.
- Abaküsler hesaplama aracıdır.
Tom was counting on Mary to help him get ready for the party.
- Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.
The bill came to over $25.
- Hesap 25 dolardan fazla geldi.
The bill added up to three thousand dollars.
- Hesap üç bin dolar tuttu.
Statements will be mailed every quarter.
- Hesap özetleri her üç ayda bir gönderilecektir.
My wife keeps the household accounts.
- Ev hesaplarını eşim tutar.
I've opened many Facebook and Twitter accounts since 2008. I now have six Facebook accounts and fifteen Twitter accounts.
- 2008'den beri bir sürü Facebook ve Twitter hesapları açtım. Şimdi altı Facebook hesabım ve on beş Twitter hesabım var.
Waiter, the check, please.
- Garson, hesap lütfen.
We'd like separate checks.
- Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
- O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth.
- Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.
What's my bank balance this month?
- Bu ay benim hesap bakiyem nedir?
Tom double-checked his bank balance before writing the check.
- Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
I cannot calculate the final cost until I talk with our contractors.
- Ben müteahhitlerle konuşuncaya kadar nihai maliyeti hesaplayamam.
A computer can calculate very rapidly.
- Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
The calculator on the table is mine.
- Masadaki hesap makinesi benim.
I am calculating my salary.
- Maaşımı hesaplıyorum.
Primitive calculating machines existed long before computers were developed.
- İlkel hesap makineleri, bilgisayarlar geliştirilmeden uzun zaman önce vardı.
Tom was counting on Mary to help him get ready for the party.
- Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.
Abacuses are counting devices.
- Abaküsler hesaplama aracıdır.