Gözyaşların kalbimi paralıyor.
- Deine Tränen zerreißen mein Herz!
Ne zaman seni görsem, kalbim bana aşık olduğumu söylüyor.
- Wenn ich dich sehe, sagt mein Herz mir, dass ich verliebt bin.
Bir kelebek bir kalbe: „Nerede huzur bulabilirim?“ diye sormuştu. Kalp: „Kendi içinde,“ diye cevap vermişti.
- Ein Schmetterling fragte ein Herz: „Wo finde ich Frieden?“ Das Herz antwortete: „In deinem Inneren.“
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
- My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
Tom altın yüreklidir.
- Tom has a heart of gold.
Ona yürekten teşekkür ettim.
- I thanked him from the bottom of my heart.
Ben seni gönülden destekliyorum.
- I heartily support you.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Ona gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell him the truth.
Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı.
- I've got a bad heart: coronary artery disease.
Bu, korkaklara göre değil.
- It's not for the faint of heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
I heart you (I love you).
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
Sadece aşk kalbini kırabilir.
- Only love can break your heart.