Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
He is liked by everybody.
- O herkes tarafından sevilir.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
They all laughed at his error.
- Herkes onun hatasına güldü.
That dispute has been settled once and for all.
- O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
She accepts criticism from anyone but her parents.
- O, anne ve babası dışında herkesten eleştiri kabul eder.
He is richer than anyone else in this town.
- O bu şehirdeki başka herkesten daha zengindir.
Everybody should help each other.
- Herkes birbirine yardım etmeli.
I wanted everyone to get along with each other.
- Herkesin birbiriyle iyi geçinmesini istedim.
His parents helped whoever asked for their help.
- Onun ebeveynleri yardımlarını isteyen herkese yardım etti.
You may give this picture to whoever wants it.
- Bu resmi isteyen herkese verebilirsin.
A merry Christmas to everybody! A happy New Year to all the world!
- Mutlu Noeller herkese! Tüm dünyaya mutlu bir yılbaşı!
I am as light as a feather, I am as happy as an angel, I am as merry as a school-boy. I am as giddy as a drunken man. A merry Christmas to everybody! A happy New Year to all the world.
- Ben tüy kadar hafifim, bir melek kadar mutluyum, bir okul çocuğu kadar neşeliyim. Sarhoş bir adam kadar sersemim. Mutlu bir Noel herkese! Tüm dünyaya mutlu bir yılbaşı.
Thank you one and all.
- Herkese teşekkür ederim.
Tom and Mary are both very kind and will help anybody who asks.
- Tom ve Mary hem çok nazikler hem de isteyen herkese yardımcı olacaklar.
The giant was not loved by anybody.
- Dev herkes tarafından sevilmiyordu.
Everyone else waited.
- Başka herkes bekledi.
Tom decided to say nothing until everyone else had given their opinions.
- Başka herkes fikrini söyleyinceye kadar Tom bir şey söylememeye karar verdi.
If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
Tom thinks people shouldn't eat in public.
- Tom insanların herkesin önünde yemek yememeleri gerektiğini düşünüyor.
Death is like a race in which everyone tries to finish last.
- Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.
Christopher Columbus, as everyone knows, is honored by posterity because he was the last to discover America.
- Herkesin bildiği gibi Christopher Columbus, Amerika'yı en son keşfeden olduğu için sonraki kuşaklar tarafından onurlandırıldı.