As usual, the physics teacher was late for class.
- Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
We expected the routine, but we got the extraordinary.
- Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
- Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
She came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
Fill her up with regular. I'll be paying in cash.
- Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.
To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
You're always singing.
- Her zaman şarkı söylüyorsun.
For all his genius, he is as unknown as ever.
- Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
Any time will suit me.
- Her zaman bana uygun olacaktır.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
He stayed there all the time.
- O her zaman orada kaldı.
The New York Times reviews her gallery all the time.
- The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
Japan has produced more cars than ever this year.
- Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
As usual, the physics teacher was late for class.
- Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
She came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
It feels like I've known you forever.
- Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.
He who asks is a fool for five minutes, but he who does not ask remains a fool forever.
- Soran beş dakika bir aptaldır fakat sormayan her zaman bir aptal kalır.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
He drinks his coffee black every time.
- O, her zaman kahvesini sade içer.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
He was late, as always.
- O, her zamanki gibi geç kalmıştı.
Mary, as always, is inimitable!
- Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!
She came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
Ask me anything anytime.
- Bana her zaman bir şey sor.
I will be glad to help you anytime.
- Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.
Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.