her zamanki

listen to the pronunciation of her zamanki
Турецкий язык - Английский Язык
ordinary, habitual, accustomed, usual
late

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

As usual, Mike was late for the meeting this afternoon. - Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.

routine

We expected the routine, but we got the extraordinary. - Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.

habitual

Grandfather sat in his habitual place near the fire. - Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.

stock
ordinary
accustomed
usual

Will you come to our usual game of poker next Friday? - Gelecek Cuma her zamanki poker oyunumuza gelecekmisin?

She came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

regular

Fill her up with regular. I'll be paying in cash. - Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.

wonted
her zaman
always

I always get up at six. - Her zaman altıda kalkarım.

You're always singing. - Her zaman şarkı söylüyorsun.

her zamanki gibi
as usual, as ever as
her zaman
ever

He is stronger than ever. - O, her zamankinden daha güçlüdür.

For all his genius, he is as unknown as ever. - Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.

herzamanki
regular
herzamanki
{s} usual
her zaman
any time

An earthquake can happen at any time. - Bir deprem her zaman olabilir.

You can call me at any time. - Beni her zaman arayabilirsin.

her zaman
for ever

Tom always blames Mary for everything. - Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.

Tom always blames me for everything. - Tom her zaman beni her şey için suçluyor.

her zaman
everytime
her zaman
all the time

Bill is honest all the time. - Bill her zaman dürüsttür.

He stayed there all the time. - O her zaman orada kaldı.

her zaman
routinely
her zaman
year

My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy. - Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.

With a microwave oven like this, it's always New Year's Eve! - Böyle bir mikrodalga fırınla, her zaman Yılbaşı gecesidir!

her zaman
all times
her zaman
all the while

She did nothing but cry all the while. - O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

He kept smoking all the while. - O her zaman sigara içmeye devam etti.

her zaman
invariably
her zamanki gibi
as usual

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

They're late, as usual. - Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.

her zaman
in season and out of season
her zaman
forever

He will forever live on in our memories. - O her zaman anılarımızda yaşayacak.

A good book is the best friend, now and forever. - İyi bir kitap, şimdi ve her zaman en iyi arkadaştır.

her zaman
at any time

An accident may happen at any time. - Bir kaza her zaman olabilir.

An earthquake can happen at any time. - Bir deprem her zaman olabilir.

her zaman
(deyim) for ever and a day
her zaman
every time

He drinks his coffee black every time. - O, her zaman kahvesini sade içer.

Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary. - Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.

her zaman
e'er
her zaman
evermore
her zaman
night and day
her zaman
all along

It was you all along, wasn't it? - O her zaman sendin, değil mi?

her zamanki gibi
ordinarily
her zaman
any old time
her zaman
always, for ever, forever, evermore
her zaman
not always
her zaman
each time
her zamanki gibi
as always

Mary, as always, is inimitable! - Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!

You are in my heart today as always. - Bugün her zamanki gibi kalbimdesin.

her zamanki gibi
usual

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

They're late, as usual. - Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.

her zaman
anytime

If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime. - Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.

You can always come back here anytime you want. - İstediğin zaman buraya her zaman geri gelebilirsin.

her zaman
at all times

Mary keeps her laptop with her at all times. - Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.

To come out on top, you have to stay two steps ahead of your opponent at all times. - Zirveye çıkmak için her zaman rakibin iki adım önünde kalmak zorundasın.

herzamanki
wonted
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) ÂDÎ
Her zaman
daima
Her zaman
(Osmanlı Dönemi) YEKSAN
Her zaman
her dem
her zaman
Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık
Английский Язык - Турецкий язык

Определение her zamanki в Английский Язык Турецкий язык словарь

her zamanki halim
my usual self
(bu benim) her zamanki halim
my usual self
her zamanki
Избранное