She always looks pale.
- O hep soluk görünüyor.
I've always wondered what it'd be like to have siblings.
- Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.
If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
- Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
Tom and I fight all the time.
- Tom ve ben hep kavga ederiz.
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
Not every student went there yesterday.
- Dün oraya öğrencilerin hepsi gitmedi.
I had a lot of money, but spent everything.
- Çok param vardı ama hepsini harcadım.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.