hence; unique; rare; matchless

listen to the pronunciation of hence; unique; rare; matchless
Английский Язык - Турецкий язык

Определение hence; unique; rare; matchless в Английский Язык Турецкий язык словарь

alone
yalnız

Yalnız yaşamaya alışkın. - She is used to living alone.

O yalnız yürümeyi sever. - She likes to walk alone.

alone
Iet alone kendi haline bırakmak
alone
yalnız tek başına
alone
{s} yalnız; kimsesiz. z. yalnız, yalnız başına, tek başına
alone
yalnız başına

İş onun tarafından yalnız başına mı yapıldı. - Was the work done by him alone?

Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim. - When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.

alone
{s} kimsesiz

Ben gidersem kimsesiz olacaksın. - If I go, you'll be all alone.

alone
karışmamak
alone
bir başına
alone
meşgul olmamak
alone
sadece

Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum. - Please just leave me alone. I want to think.

Şu anda, Tom sadece yalnız bırakılmayı istiyor. - Right now, Tom just wants to be left alone.

alone
tek başına

Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir. - Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.

O tek başına yürümeyi sever. - She likes to walk alone.

Английский Язык - Английский Язык
alone
hence; unique; rare; matchless
Избранное