O kötü işitmekten özürlü.
- She is handicapped by poor hearing.
Teorilerinden bir tane daha işitmekle ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in hearing any more of your theories.
Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
- It makes my head swim to hear you say that.
O, onu duymaktan mutlu olurdu.
- He would be glad to hear that.
Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.
- All you have to do is to learn this sentence by heart.
Sınıftaki herkes şiiri ezbere öğrenmek zorunda.
- Everyone in the class has to learn the poem by heart.
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Haberi dinlemek için güçlükle bekleyebildim.
- I could hardly wait to hear the news.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.
- Leave your message after hearing the beep.
Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
- I've been looking forward to hearing from you for weeks.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I am looking forward to hearing from you soon.
Cenaze arabası sekiz siyah at tarafından çekildi.
- The hearse was drawn by eight black horses.
Cenaze arabasını kim kullanıyordu?
- Who was driving the hearse?
Cenaze arabasını kim kullanıyordu?
- Who was driving the hearse?
Cenaze arabası sekiz siyah at tarafından çekildi.
- The hearse was drawn by eight black horses.
Adam, soon as he heard / The fatal Trespass don by Eve, amaz'd, / Astonied stood and Blank .
Your case will be heard at the end of the month.
I heard a sound from outside the window.
Eventually the king chose to hear her entreaties.
Agayne there was dissencion amonge the iewes for these sayinges, and many of them sayd: He hath the devyll, and is madde: why heare ye hym?.
I was deaf, and now I can hear.
... speech it hears." The human rights stuff is easy to understand. ...