It takes me a lot of time in the morning to get ready for work.
- Sabahleyin iş için hazırlanmak çok zamanımı alır.
I've got to get ready.
- Hazırlanmak zorundayım.
Sami had to be prepared to take risks.
- Sami risk almak için hazırlanmak zorundaydı.
Tom wanted to be prepared.
- Tom hazırlanmak istedi.
He had time to prepare his men for battle.
- Onun adamlarını savaşa hazırlanmak için zamanı vardı.
I had little time to prepare the speech.
- Konuşmaya hazırlanmak için çok az zamanım vardı.
Tom wanted to be prepared.
- Tom hazırlanmak istedi.
We've got to be prepared to act.
- Biz hareket etmek için hazırlanmak zorundayız.
The cook prepares different dishes every day.
- Aşçı her gün farklı yemekler hazırlar.
You should prepare for the worst.
- En kötüsü için hazırlanmalısın.
We failed due to a lack of preparation.
- Hazırlanma eksikliği nedeniyle başarısız olduk.
Magdalena and Lech are preparing for their Polish exams.
- Magdalena ve Lech, Lehçe sınavlarına hazırlanıyorlar.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
He has drawn up a will.
- O, bir vasiyetname hazırladı.
In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
- Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
He prepared his speech very carefully.
- Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.