hayli̇

listen to the pronunciation of hayli̇
Турецкий язык - Английский Язык

Определение hayli̇ в Турецкий язык Английский Язык словарь

hayli
quite, fairly, pretty; much, many; a lot
hayli
a great many
hayli
pretty
hayli
plenty of

Tom said he had plenty of friends in Boston. - Tom Boston'da bir hayli arkadaşı olduğunu söyledi.

Tom is in plenty of danger already. - Tom zaten hayli tehlikede.

hayli
frequently, a lot
hayli
many; much
hayli
a good many

He received a good many letters this morning. - O, bu sabah bir hayli mektup aldı.

hayli
considerable

I've been under considerable pressure to resign. - İstifa etmek için hayli baskı altındayım.

Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber. - Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.

hayli
much
hayli güç
pretty difficult
hayli
highly

His teaching methods are highly unorthodox. - Onun öğretim yöntemleri alışılmışın hayli dışında.

Her new novel has been highly praised. - Onun yeni romanı hayli övüldü.

bir hayli
many

A grasshopper and many ants lived in a field. - Bir çekirge ve bir hayli karınca bir tarlada yaşadı.

There are many rare fish at the aquarium. - Akvaryumda bir hayli nadir balık var.

hayli
a good bit
hayli
sort of

Tom was sort of shy as a kid. - Tom bir çocuk olarak hayli utangaçtı.

hayli
fairly
hayli
a lot

You bought a lot of jewels. - Bir hayli mücevher satın aldın.

You have a lot of experience in computers, don't you? - Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?

hayli
quite

He received quite a few letters this morning. - O, bu sabah bir hayli mektup aldı.

Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time. - Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var.

hayli
muchly
hayli
goodish
bir hayli
a great deal

He displayed a great deal of patience. - O bir hayli sabır gösterdi.

I've thought about this a great deal. - Bunun hakkında bir hayli düşündüm.

bir hayli
a good deal, a great deal, notably
bir hayli
numerous
hayli
round
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) f. Oldukça. Epeyce. Çok. Bir takım. Kesir. Bol
hayli
Epey, oldukça çok
hayli
Oldukça
hayli
Epey, oldukça çok: "Akşamları Zeyno, çeşme başında hayli zor bir duruma düşüyordu."- H. E. Adıvar
bir hayli
Oldukça
bir hayli
Epey, çok, hayli
hayli̇
Избранное