Tom büyülenmiş gibi görünüyordu.
- Tom seemed to be fascinated.
Tom Mary'nin hikayesinden büyülenmişti.
- Tom was fascinated by Mary's story.
Biz onun sesinden büyülendik.
- We were fascinated by her voice.
Tom ve Mary Japon çizgi filmi tarafından büyülendi.
- Tom and Mary are fascinated by Japanese anime.
O, sanki bir hayalet görmüş gibi donakaldı.
- She stood transfixed as if she had seen a ghost.