having already happened; in the past; finished

listen to the pronunciation of having already happened; in the past; finished
Английский Язык - Турецкий язык

Определение having already happened; in the past; finished в Английский Язык Турецкий язык словарь

past
{i} geçmiş

Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın. - You should try to forget your unhappy past.

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez. - The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.

past
eski zaman
past
-sız
past
bitmiş
past
sona ermiş
past
geçe

Üçü çeyrek geçe gelecekler. - He'll come at quarter past three.

Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı. - Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.

past
geçmişte kalan
past
sabık
past
geçen

Mary, onun geçen haftayı Alice ile Boston'da geçirdiğini bilseydi Tom Mary'nin ne söyleyeceğini merak ediyordu. - Tom wondered what Mary would say if she knew he had spent the past week in Boston with Alice.

Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu. - Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.

past
geçmiş zaman

Kitaplarda bütün geçmiş zamanın ruhu yatıyor. - In books lies the soul of the whole past time.

past
(zarf) geçecek şekilde
past
{e} geçkin
past
{s} eski

Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı. - My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.

İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar. - If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.

past
past master mason locasının eski reisi
past
{s} önceki

Bence ben önceki hayatımda bir prensestim. - I think that I was a princess in a past life.

past
{e} öte

Postane tam bankanın ötesinde. - The post office is just past the bank.

past
geçecek şekilde

Tom her zamanki yatma saatini geçecek şekilde yatmadı. - Tom stayed up past his usual bedtime.

past
(isim) geçmiş, geçmiş zaman, mazi
past
fiilin geçmiş zaman kipi
Английский Язык - Английский Язык
past

past glories.

having already happened; in the past; finished

    Расстановка переносов

    ha·ving al·rea·dy happened; in the past; fin·ished

    Произношение

Избранное