There will be setbacks and false starts.
 - Aksilikler ve hatalı başlangıçlar olacak.
I don't buy that. Your logic is faulty, and your example is nonsense.
 - Buna inanmıyorum. Mantığın hatalı ve örneğin saçma.
Either you or your friend is wrong.
 - Ya sen ya da arkadaşın hatalı.
It seems to me that you are wrong.
 - Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.
The budget appears to be inaccurate and unrealistic.
 - Bütçe hatalı ve gerçek dışı görünüyor.
It is, once again, completely erroneous!
 - O, bir kez daha, tamamen hatalı.
What shall we do with this delinquent girl?
 - Bu hatalı kızla ne yapacağız?
Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway.
 - Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.
She is wrong in nine cases out of ten.
 - O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
I'm sorry, but I think you're mistaken.
 - Üzgünüm fakat sanırım sen hatalısın.
It appears that you are all mistaken.
 - Hepiniz hatalısınız gibi görünüyor.
Goethe used this idiom. Why, then, should it be incorrect today?
 - Goethe bu deyimi kullanılır. Neden sonra, bugün onun hatalı olması gerekir?
I believe you are incorrect.
 - Hatalı olduğuna inanıyorum.
With improper use, he damaged the machine.
 - O, hatalı kullanımla makineyi bozdu.
Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.
 - Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.
It appears that you are all mistaken.
 - Hepiniz hatalısınız gibi görünüyor.
Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway.
 - Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.
He acknowledged his fault.
 - O, hatasını kabul etti.
People often don't notice their own faults.
 - İnsanlar genellikle kendi hataları fark etmezler.
Don't be afraid to make a mistake.
 - Hatalar yapmaktan korkmayın.
Don't make the same mistake again.
 - Aynı hatayı tekrar yapma.
When did the error occur?
 - Hata ne zaman meydana geldi?
At last, he realized his error.
 - En sonunda hatasını anladı.
I read it incorrectly.
 - Onu hatalı olarak okudum.
If you swim incorrectly the judges will disqualify you.
 - Hatalı olarak yüzerseniz hakimler sizi diskalifiye edecektir.
This time, it looks like it is me who is wrong.
 - Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
It's very big of you to admit you're wrong.
 - Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
This plan has no flaws.
 - Bu planın hatası yok.
Are you suggesting it's a design flaw?
 - Tasarım hatası olduğunu mu ima ediyorsun?
Why have you not inquired about the cause of the defect?
 - Neden hatanın nedenini sormadın?
People often don't notice their own faults.
 - İnsanlar genellikle kendi hataları fark etmezler.
You always excuse your faults by blaming others.
 - Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.
Everybody laughed at his error.
 - Herkes onun hatasına güldü.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
 - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
Mistaking cadenza with decadence would be a great mistake.
 - Kadenzi dekadenzle yapmak büyük hata olurdu.
You are to blame for the failure.
 - Hata için sen suçlanacaksın.
Tom always tries to blame someone else for his failures.
 - Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
This annoying bug has finally been fixed.
 - Bu can sıkıcı hata nihayet düzeltildi.
We're thoroughly prepared for the millennium bug.
 - Biz milenyum hatası için tamamen hazırlıklıyız.
He always tries to trip people up.
 - O her zaman insanların hatasını yakalar.
Be careful not to trip.
 - Hata yapmamak için dikkatli ol.
He is to blame for the failure.
 - Hata için o suçlanacak.
You are to blame for the failure.
 - Hata için sen suçlanacaksın.
You need to stop goofing around.
 - Etrafta hata yapmayı bırakmalısın.
Human beings often lack insight into their own faults and failings.
 - İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
The budget appears to be inaccurate and unrealistic.
 - Bütçe hatalı ve gerçek dışı görünüyor.
What shall we do with this delinquent girl?
 - Bu hatalı kızla ne yapacağız?