hatırlatmak

listen to the pronunciation of hatırlatmak
Турецкий язык - Английский Язык
evoke
remind

I want to remind you that you have a 2:30 appointment. - 2.30'da randevun olduğunu sana hatırlatmak istiyorum.

I have to remind you of your promise. - Sana sözünü hatırlatmak zorundayım.

invoke
to remind (sb of sb/sth), to call sth up
(Hukuk) recall
bring to mind
be evocative of
call to mind
remind of
bring back
to remind, call (someone's) attention to
be redolent of
put smb. in mind of
echo
conjure up
put somebody in mind of
associate with
prompt
call something up
call up
allude
strike a cord
to remind
{f} recapture
hatırlatma
reminding
hatırla
bear in mind
hatırla
{f} remembered

The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered. - New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.

Tom remembered the rabbits he used to raise. - Tom yetiştirdiği tavşanları hatırladı.

hatırla
occur to
hatırla
{f} recall

Tom couldn't recall the details. - Tom detayları hatırlayamadı.

I recalled a newspaper story about those twins. - Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.

hatırla
{f} remembering

Tom had trouble remembering what Mary looked like. - Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.

I never see this album without remembering my school days. - Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.

hatırla
remember

I can't remember her name. - Onun adını hatırlayamıyorum.

She may not remember me, but I do remember her. - O beni hatırlamayabilir ama ben onu hatırlarım.

hatırlatma
suggestion
bir şey hatırlatmak
ring a bell
eskiyi hatırlatmak
take back
hatırla
recollect

Tom has no recollection of how he got his black eye. - Tom, gözünü kimin morarttığını hatırlamıyor.

Tom only had a dim recollection of what Mary looked like. - Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.

hatırlatma
reminding, calling (someone's) attention to
hatırlatma
evocation
hatırlatma
recall
hatırlatma
{i} reminder

Here is a reminder for young people: you will all die sometime. - İşte gençler için bir hatırlatma: hepiniz bir ara öleceksiniz.

A reminder from the library has arrived. - Kütüphaneden bir hatırlatma notu geldi.

hatırlatma
animadversion
Турецкий язык - Турецкий язык
Birisinin unuttuğu bir şeyi aklına getirmek, anımsatmak: "Bu, onun belki hayat felsefesiydi, bana Mahatma Gandi'yi hatırlattı."- H. E. Adıvar
Birinin bir şeyi unutmamasını sağlamak, uyarmak: "Unuttuğum olursa siz bana hatırlatırsınız."- B. Felek
Birisinin unuttuğu bir şeyi aklına getirmek, anımsatmak
Birinin bir şeyi unutmamasını sağlamak, uyarmak
anımsatmak
Hatırlatma
anımsatma
Hatırlatma
(Osmanlı Dönemi) TEZKİR
hatırlatma
Hatırlatmak durumu, anımsatma